NESAİ SÜNEN-İ KÜBRA

Bablar    Konular    Numaralar

KİTABU’L-KADA

<< 1714 >>

الاستهام على اليمين

44- Yemini Kimin Edeceği Konusunda Taraflar Arasında Kur'a Çekmek

 

أخبرنا عمرو بن علي قال ثنا خالد قال ثنا سعيد عن قتادة عن خلاس عن أبي رافع عن أبي هريرة أن رجلين ادعيا دابة ولم تكن لهما بينة فأمرهما النبي صلى الله عليه وسلم أن يستهما على اليمين

 

[-: 5956 :-] Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre aynı hayvan üzerinde hak iddia eden iki kişi Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in huzurunda davalaştılar. Fakat her ikisinin de şahidi olmadığı için Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) yemini hangisinin edeceği konusunda aralarında kura çekilmesini emretti.

 

Bir benzeri içfn de 5959. hadise bakınız. - Tuhfe: 14662.

 

Diğer tahric: Hadisi Ebu Davud (3616, 3618), İbn Mace (2329, 2346), Ahmed, Müsned (10347) ve İbn Hibban (5068) rivayet etmişlerdir.

 

 

أخبرنا عبد الرحمن بن محمد بن سلام قال ثنا إسحاق بن يوسف الأزرق عن سعيد بن أبي عروبة عن قتادة عن خلاس عن أبي رافع عن أبي هريرة أن رجلين تداريا في بيع وليست بينهما بينة فأمرهما رسول الله صلى الله عليه وسلم أن يستهما على اليمين أحبا أو كرها

 

[-: 5957 :-] Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre iki adam yaptıkları bir alışverişte ihtilafa düştüler. Fakat her ikisinin de şahidi olmadığı için Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) isteseler de, istemeseler de yemini hangisinin edeceği konusunda aralarında kura çekilmesini emretti.

 

Tuhfe: 14662.

 

 

أخبرنا محمد بن رافع قال ثنا عبد الرزاق قال ثنا معمر عن همام بن منبه عن أبي هريرة أن النبي صلى الله عليه وسلم عرض على قوم اليمين فأسرع الفريقان جميعا على اليمين فأمر النبي صلى الله عليه وسلم أن يسهم بينهم في اليمين أيهم يحلف

 

[-: 5958 :-] Ebu Hureyre bildiriyor: Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) bir davada bir tarafın yemin etmesini isteyince her iki taraf da önce yemin etmek için harekete geçtiler. Bunun üzerine Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) hangi tarafın yemin edeceği konusunda aralarında kura çekilmesini emretti.

 

Tuhfe: 14698.

 

Diğer tahric: Hadisi Buhari (2674), Ebu Davud (3617) ve Ahmed, Müsned (8209) rivayet etmişlerdir.

 

 

كيف يمين الوارث

45- Mirasçının Yemini

 

أخبرنا محمد بن حاتم قال أنا حبان قال أنا عبد الله عن الحارث بن سليمان الكندي قال ثنا كردوس الثعلبي عن الأشعث بن قيس قال اختصم رجل من حضرموت ورجل من كندة إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقال الحضرمي يا رسول الله أرضي في يد هذا اغتصبنيها أبوه فقال الكندي أرضي في يدي ورثتها عن أبي فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم ألك بينة يا أخا حضرموت قال لا يا رسول الله خذ لي يمينه ما يعلم أنها أرضي اغتصبنيها أبوه فتهيأ الكندي ليحلف قال رسول الله صلى الله عليه وسلم من اقتطع مالا بيمينه لقي الله أجدع فلما سمعها الكندي كف عن اليمين وأعطاه الأرض

 

[-: 5959 :-] Eş'as b. Kays anlatıyor: Biri Hadramevtli biri de Kindeli iki adam bir tarla konusunda hasım olarak Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'e geldiler. Hadramevtli olan adam: "Ya Resulalıah! Benim tarlam şu adamın elinde. Babası tarlayı bizden gaspetmişti" dedi. Kindeli adam ise: "Tarla benim, şu an benim elimde ve bana babamdan miras kalmıştır" karşılığını verdi. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem): "Hadramevtli kardeşim! İddiana yönelik elinde bir kanıtın var mı?" diye sorunca, Hadramevtli adam: "Ya Resulalıah! Elimde kanıtım yok, ama tarlanın benim olduğu ve babasının onu bizden gaspettiğine dair bir bilgisinin olmadığı konusunda onun yemin etmesini söyle" dedi. Kindeli olan adam böylesi bir yemin için hazırlığa geçince Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem):

 

"Yalan yere yemin ederek başkasının malını gaspeden kişi Allah'ın huzuruna organları kesik olarak çıkar!" buyurdu. Bunu duyan Kindeli adam yemin etmekten vazgeçti ve tarlayı karşı tarafa bıraktı.

 

5948. hadise bakınız. - Tuhfe: 159.

 

Diğer tahric: Hadisi Ebu Davud (3244, 3622), Ahmed, Müsned (21849) ve İbn Hibban (5088) rivayet etmişlerdir.

 

 

كيف اليمين وذكر اختلاف ألفاظ الناقلين للخبر فيه

46- Edilecek Yeminin Lafızları Konusunda Değişik Rivayetler

 

أخبرنا أحمد بن حفص بن عبد الله قال حدثني أبي قال حدثني إبراهيم عن موسى بن عقبة عن صفوان بن سليم عن عطاء بن يسار عن أبي هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم رأى عيسى بن مريم رجلا يسرق فقال له أسرقت قال لا والله الذي لا إله إلا هو فقال عيسى آمنت بالله وكذبت بصري

 

[-: 5960 :-] Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "İsa b. Meryem birini hırsızlık yaparken görünce ona: «Hırsızlık mı yaptın?» diye sordu. Adam: «Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin olsun ki hırsızlık etmedim» karşılığını verince, İsa b. Meryem: «O zaman Allah'a iman edip gözlerimi yalanlıyorum» dedi" buyurdu.

 

Müctebit 8/249; Tuhfe: 14223.

 

Diğer tahric: Hadisi Buhari (3444), Müslim (2368), İbn Mace (2102), Ahmed, Müsned (8154) ve İbn Hibban (4336) rivayet etmişlerdir.

 

 

أخبرني عمرو بن هشام الحراني قال ثنا محمد بن سلمة عن أبي عبد الرحيم عن زيد بن أبي أنيسة عن أبي إسحاق عن عمرو بن ميمون الأودي عن بن مسعود قال أدركت أبا جهل يوم بدر صريعا قال ومعي سيف لي فجعلت أضربه ولا يحيك فيه ومعه سيف له فضربت يده فوقع السيف فأخذته ثم كشفت المغفر عن رأسه فضربت عنقه ثم أتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم فأخبرته فقال الله الذي لا إله إلا هو قلت الله الذي لا إله إلا هو قال الله الذي لا إله إلا هو قلت الله الذي لا إله إلا هو قال انطلق فاستثبت فانطلقت فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم إن جاءكم يسعى مثل الطير يضحك فقد صدق فانطلقت فاستثبت ثم جئت وأنا أسعى مثل الطائر أضحك أخبرته فقال انطلق فأرني مكانه فانطلقت معه فأريته إياه فلما وقف عليه حمد الله ثم قال هذا فرعون هذه الأمة قال أبو عبد الرحمن خالفه سفيان الثوري فرواه عن أبي إسحاق عن أبي عبيدة عن عبد الله وأبو عبيدة لم يسمع من أبيه ورواية سفيان هو الصواب

 

[-: 5961 :-] ibn Mes'ud anlatıyor: Bedir savaşı sırasında Ebu Cehl'in yere serili olduğunu gördüm. Yanına gidip elimdeki kılıçla ona vurmaya başladım ancak, kılıcım onu hiç etkilemedi. Onun da elinde güzel bir kılıç vardı. Kılıcımla eline vurunca kılıcı düştü. Düşen kılıcı aldım, miğferini de başından çıkarıp boynunu vurdum. Ardından Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'İn yanına gelip durumu bildirdim. Bana:

 

"Kendisinden başka ilah olmayan Allah adına onu öldürdün mü?" diye sorunca, ben: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki onu öldürdüm" karşılığını verdim. Bir daha bana: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah adına onu öldürdün mü?" diye sorunca, ben yine: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki onu öldürdüm" dedim. Bana:

 

"Git ve onu öldürdüğünden emin olt" buyurunca ben emin olmak için bir daha gittim. Ben gidince Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) ashaba:

 

"Şayet kuş gibi koşarak ve yüzü gülerek geliyorsa demek ki doğru söylüyor" buyurdu. Gittim ve öldüğünden emin oldum. Dönüşte kuş gibi hafif bir şekilde koşarak ve gülerek geldim, öldüğünü haber verdim. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

 

"Beraber gidelim de bana yerini göster" buyurunca beraber gidip Ebu Cehl'i ona gösterdim. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ebu Cehl'in başında durunca Allah'a hamdetti ve: "Ebu Cehl bu ümmetin firavunu idi" buyurdu.

 

Tuhfe: 9489.

 

Daha kısa bir metinle 8617. hadiste gelecektir. Tahrici için söz konusu hadise bakınız.

 

 

أخبرنا أحمد بن عبد الله بن الحكم قال ثنا محمد بن جعفر قال ثنا شعبة عن عطاء بن السائب عن أبي البختري عن عبيدة عن بن الزبير عن النبي صلى الله عليه وسلم أن رجلا حلف بالله الذي لا إله إلا هو كاذبا فغفر له قال شعبة من قبل التوحيد قال أبو عبد الرحمن خالفه سفيان فقال عن عطاء بن السائب عن أبي يحيى وهو الأعرج

 

[-: 5962 :-] İbnu'z-Zübeyr'in bildirdiğine göre Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): "Adamın biri yalan yere kendisinden başka ilah olmayan Allah adına yemin edince günahları bağışlandı" buyurdu.

Şu'be der ki: Günahlarının bağışlanmış olması, Yüce Allah'ı birlediği (tevhid) dolayısıyladır,

 

Tuhfe: 5274 .

 

Diğer tahric: Hadisi Ahmed, Müsned (16101) rivayet etmiştir.

 

 

أخبرنا محمد بن إسماعيل بن سمرة كوفي عن وكيع عن سفيان عن عطاء بن السائب عن أبي يحيى عن بن عباس قال جاء رجلان يختصمان إلى النبي صلى الله عليه وسلم في شيء فقال للمدعي أقم البينة فلم يقم وقال للآخر احلف فحلف الله الذي لا إله إلا هو فقال النبي صلى الله عليه وسلم ادفع حقه وستكفر عنك لا إله إلا الله ما صنعت قال أبو عبد الرحمن هذا الصواب ولا أعلم أحدا تابع شعبة على قوله عن أبي البختري عن عبيدة عن بن الزبير قال أبو عبد الرحمن تابعه أبو الأحوص على إسناده وخالفه في لفظه

 

[-: 5963 :-] ibn Abbas anlatıyor: iki kişi bir konuda Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in huzurunda davalaştılar. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) davacıya: "Haklı olduğuna dair kanıt getir" buyurunca adam bir kanıt ortaya koyamadı. Diğer adama: "Sen haklı olduğuna dair yemin et" buyuruncaı adam:

 

"Kendisinden başka ilah olmayan Allah adına yemin ederim ki ... " diye yemin etti. Ardından Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) yemin eden adama: "Şuna hakkını ver! (Yalan yere yemin ettin ancak) «La ilahe illaIlah» sözü bu yaptığlnın kefareti olacaktır" buyurdu.

 

Nesai der ki: Doğru olan rivayet budur. Hadisi Şu'be'nin bir önceki rivayetindeki senedle rivayet eden başka birini bilmiyorum. Bir sonraki hadis te Ebu'l-Ahvas bunu aynı isnadla fakat, farklı bir metinle rivayet edecektir.

 

Tuhfe: 5431.

 

Diğer tahric: Hadisi Ebu Davud (3275, 3620) ve Ahmed, Müsned (2280) rivayet etmişlerdir.

 

 

أخبرنا هناد بن السري عن أبي الأحوص عن عطاء عن أبي يحيى عن بن عباس قال جاء خصمان إلى النبي صلى الله عليه وسلم فادعى أحدهما على الآخر فقال النبي صلى الله عليه وسلم للمدعي أقم بينتك قال يا رسول الله ليس لي بينة فقال للآخر احلف بالله الذي لا إله إلا هو ما له عليك أو عندك شيء

 

[-: 5964 :-] ibn Abbas anlatıyor: iki kişi hasım olarak Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in huzuruna geldiler ve biri diğerinde bir hakkı olduğunu iddia etti. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) iddia sahibine:

 

"Bu konuda kanıtını ortaya koy" buyurunca, adam: "Ya Resulallah! Kanıtım yok" dedi. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) diğer adama: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah adına bu adamın sende herhangi bir hakkı bulunmadığına dair yemin et" buyurunca adam bu yönde yemin etti.

 

Tuhfe: 5431.

 

 

رد اليمين وذكر اختلاف ألفاظ الناقلين لخبر سهل فيه

47- Yeminin Kabul Edilmemesi

 

أخبرنا عمرو بن علي قال ثنا بشر يعني بن المفضل قال ثنا يحيى بن سعيد عن بشير بن يسار عن سهل بن أبي حثمة ومحيصة بن مسعود بن زيد أنهما أتيا خيبر وهي يومئذ صلح فتفرقا لحوائجهم فأتى محيصة على عبد الله بن سهل وهو يتشحط في دمه قتيلا فدفنه ثم قدم المدينة وانطلق عبد الرحمن بن سهل وحويصة ومحيصة إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فذهب عبد الرحمن يتكلم وهو أحدث القوم سنا فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم الكبر الكبر فسكت فتكلما فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم أتحلفون بخمسين منكم فتستحقون صاحبكم أو قاتلكم قالوا يا رسول الله كيف نحلف ولم نشهد ولم نر قالوا أتبريكم يهود بخمسين قالوا يا رسول الله كيف نأخذ أيمان قوم كذاب فعقله رسول الله صلى الله عليه وسلم من عنده قال أبو عبد الرحمن خالفه سعيد بن عبيد في معنى الحديث

 

[-: 5965/1 :-] Sehl b. Ebi Hasme anlatıyor: Abdullah b. Sehl ile Muhayyise b. Mes'ud b. Zeyd, Hayber'e gittiler. O sıralar Hayber Yahudileri ile Müslümanlar arasında anlaşma vardı. Hayber'de her biri kendi işini görmek için ayrıldılar. Muhayyise, Abdullah b. Sehl'in yanına geldiği zaman öldürülmüş olduğunu ve kanlar içinde yattığını gördü. Onu orada defnettikten sonra da Medine'ye geldi. Geldikten sonra Abdurrahman b. Sehl, Huvayyisa ve Muhayyisa birlikte Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yanına geldiler. içlerinde en küçük olan Abdurrahman söze başlayınca Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem):

 

"Önce büyükler konuşsun" buyurdu. Bunun üzerine Abdurrahman sustu ve diğer ikisi konuştu. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara: "İçinizden elli kişi Yahudilerin onu öldürdüğüne dair yemin eder ve bu şekilde katil size teslim edilir" buyurunca, onlar: "Ya Resulalıah! Olaya şahit olmadığımız ve görmediğimiz halde nasıl böylesi bir yemini ederiz?" dediler. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem): "O zaman Yahudilerden elli kişi onu öldürmediklerine dair yemin ederler ve bu suçlamadan kurtulurlar" buyurunca bu sefer: "Ya Resulalıah! Kafir olan bir topluluğun edeceği bir yemine nasıl güvenelim?" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Abdullah'ın diyetini kendi yanından ödedi.

 

Nesai der ki: Ravi Said b. Ubeyd hadisi mana olarak daha farklı bir şekilde rivayet etmiştir.

 

Tuhfe: 4644.

 

Diğer tahric: Hadisi Buhari (2702, 3173, 6143, 6898, 7192), el-Edebu'I-Miifred(359), Müslim 1669 (1, 2, 5, 6), Ebu Davud (1638, 4520, 4521, 4523), İbn Mace (2677), Tirmizi (1422), Ahmed, Müsned (16091), Tahavi, Şerh Müşkili'l-Asar (4587, 4588, 4589, 4590) ve İbn Hibban (6009) rivayet etmişlerdir.

 

 

 

[-: 5965/2 :-] Sehl b. Ebi Hasme ve kabilesinin ileri gelenlerinden bazıları bildiriyor: Abdullah b. Sehl ile Muhayyisa sıkıntılı oldukları bir zamanda erzak temin etmek için Hayber'e gittiler. Bir ara Muhayyisa'ya Abdullah b. Sehl'in öldürüldüğü haberi verildi. Bunun üzerine Muhayyisa, Yahudilerin yanına gidip:

 

"Onu siz öldürdünüz!" dedi. Yahudiler ise: "Allah'a yemin olsun ki onu biz öldürmedik!" karşılığını verdiler. Muhayyisa kabilesine dönüp olanları anlattı. Daha sonra ise Muhayyisa, abisi Huvayyisa ve Abdurahman b. Sehl, Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yanına geldiler. Muhayyisa, Hayber'de kendisi bulunduğu için olayı anlatmaya başlayınca, Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) önce büyüklerin konuşması gerektiği anlamında ona: "Büyüklerine saygılı ol!" buyurdu. Bunun üzerine önce Huvayyisa konuştu, ardında da Muhayyisa diyeceklerini dedi. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem): 'Ya ölen yakınınızın diyetin i öderler ya da bizimle savaşmak üzere hazırlanmaya başlarlar" buyurdu ve bu konuda Hayber Yahudilerine bir mektup yazdı. Hayber Yahudileri ise: "Allah'a yemin olsun ki onu biz öldürmedik!" şeklinde bir cevap gönderdiler. Bu cevap üzerine Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem), Huvayyisa ile Muhayyisa'ya: "O zaman yakınınızı onların öldürdüğüne dair (elli) yemin edersiniz ve diyetini alırsınız" buyurunca, onlar: "Hayır, yemin etmeyiz" dediler. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem): ''Peki, Yahudiler yakınınızı öldürmediklerine dair yemin etsin" buyurunca, onlar: "Ama onlar müslüman değil ki" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Abdullah'ın diyetini bizzat kendi yanından ödedi. Diyet olarak onlara yüz deve gönderdi ve develer evlerine kadar ulaştırıldı.  Sehl der ki: içlerinden kırmızı bir deve beni tepmişti.

 

Tuhfe: 4644.

 

Bu hadis asıl nushada mevcut değildir.

 

 

أخبرني محمد بن إسماعيل بن إبراهيم قال ثنا أبو نعيم عن سعيد عن بشير بن يسار زعم أن رجلا يقال له سهل بن أبي حثمة أخبره أن نفرا من قومه انطلقوا إلى خيبر فتفرقوا فيها فوجدوا أحدهم قتيلا فقالوا للذين وجدوه عندهم قتلتم صاحبنا قالوا ما قتلنا ولا علمنا فانطلقوا إلى نبي الله صلى الله عليه وسلم فقال يا نبي الله انطلقنا إلى خيبر فوجدنا أحدنا قتيلا فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم الكبر الكبر فقال لهم تأتون بالبينة على من قتل قالوا ما لنا بينة قال فيحلفون لكم قالوا لا نرضى بأيمان اليهود فكره رسول الله صلى الله عليه وسلم أن يبطل دمه فواده مائة من إبل الصدقة

 

[-: 5966 :-] Büşeyr b. Yesar anlatıyor: Sehl b. Ebi Hasme adında birisinin bana bildirdiğine göre kabilesinden birkaç kişi Hayber'e gittiler ve her biri kendi işini görmek üzere ayrıldılar. Bir süre sonra içlerinden birinin öldürülmüş olduğunu gördüler. Ölen kişiyi yanlarında gördükleri kişilere: "Yakınımızı siz öldürdünüz!" dediklerinde suçlanan kişiler: "Onu biz öldürmedik ve kimin öldürdüğünü de bilmiyoruz" karşılığını verdiler. Bunun üzerine yakınları öldürülen kişiler Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'e gelip: "Ya Resulallah! Hayber'e gitmiştik ama orada arkadaşlarımızdan birinin öldürüldüğünü gördük" dediler. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de: "Büyükleriniz konuşsun!" buyurduktan sonra: "Onu kimin öldürdüğüne dair kanıt getirirsiniz" dedi. Onlar: "Bu konuda bir kanıtımız yok" karşılığını verdiler. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem): "O zaman onlar, arkadaşınızı öldürmediklerine dair yemin ederler" buyurunca bu kez: "Yahudilerin edeceği yemini kabul etmeyiz!" dediler. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ölen kişinin kanının heder gitmesini istemediği için diyet olarak onlara zekat mallarından olan yüz deve verdi.

 

Tuhfe: 4644.

 

Diğer tahric: Hadisi Buhari (2702, 3173, 6143, 6898, 7192), el-Edebu'I-Miifred(359), Müslim 1669 (1, 2, 5, 6), Ebu Davud (1638, 4520, 4521, 4523), İbn Mace (2677), Tirmizi (1422), Ahmed, Müsned (16091), Tahavi, Şerh Müşkili'l-Asar (4587, 4588, 4589, 4590) ve İbn Hibban (6009) rivayet etmişlerdir.